Sızım sızım yollarından geçtim ülkemin… Trenlerle, otobüslerle yürüyerek.. . Toprak damlı, bir taş yuvak altında bekleşen köyler gördüm, köy evleri… İçi dolu korku. çoluk çocuk, emmi dayı göz göze bir oba yağsız bulgur, ayran başında… ikibinli yılları ülkemin, merhaba – Ya biz ekmeği nerden buluruz ?- Göç göç yollarından geçtim ülkemin… Seçim asfaltlarıyla horlanmış gecekondular gördüm. Her birinde bin türlü hikaye.. . Yarı utanır, yarı isyan, her birinde türlü türlü gelecek düşleri: Artistler Türküsü olanlar Gol kralları dahası ,bahçelerinden küp küp altın, akçe çıkaranlar “Demokratik Cumhuriyet”, ülkemde bir bidon benzin alıp damda kendini yakmak.. . -Yıkımcılar, yok mu sizin bebeleriniz ?- Yanık yanık yollarından geçtim ülkemin düştüm, ateş soluklu bozkırların içinde… ve orada sarı otlar çöğür diken, orada çopur çopur toprak. . Ve rüzgar yüzümü ellerimi kavurarak; kime bu işsizlik?… bu trenler böyle tıklım tıklım doğuya.. . batıya… Bu dünya nasıl üleşilmiş, Kime düşmüş bu vatan?.. Sustukça, zulüm dalıyor etimizi…